Güney Anadolu Kırmızısı Sığır Irkı (GAK)
Güney Anadolu Kırmızısı (GAK) altın değerinde çok kıymetli bir sığır ırkımızdır. Asırlarca ordularımızın ağır yüklerini taşımış ve karasabanla topraklarımızı sürmüş çok güçlü cefakar bir sığırımızdır. Geçmişte binlerce yıl atalarımıza et, süt vermiştir. Güney Anadolu Kırmızısı yerli sığırlarımız içerisinde en sütçü sığır ırkıdır. Güney Anadolu Kırmızılarına Kilis sığırı ve Bahçıvan sığırı da denmektedir. Bilhassa Çukurova Bölgesinde yetiştirilmekteydi. Rengi kırmızı ve tarçın rengindedir. Yüksek boyludur. Sıcağa ve stres koşullarına son derece dayanıklıdır. Hastalıklara, bilhassa kan paraziti ve mastitise (meme iltahabına) çok dirençlidir. Güney Anadolu Kırmızısı kısaca Güney Kırmızı adıyla bilinmektedir.
Güney Anadolu Kırmızısı (GAK) süt verimi bakımından yabancı sığır ırklarından geri olmayan bir ırktır. 1991 yılında tedavi ettiğimiz bir Güney Anadolu Kırmızısının 30 litre süt verdiğini sahibinden dinledim. Yine Güney Anadolu Kırmızı ineklerden 50 litre süt sağıldığını güvenilir kaynaklardan öğrendim. Büyüklerimizden Güney Anadolu Kırmızısı ineklerinin sağımlarda kova kova süt verdiğini dinleyerek büyüdük.
Güney Anadolu Kırmızısı süt yağ oranı çok yüksektir, %4.5 yaklaşık. Son derece dayanıklıdır. Kötü iklim koşullarına adapte olmuştur. Kötü meralardan yararlanma kabiliyeti çok yüksektir. Uzun yürüyüşlere dayanıklıdır.
Güney Anadolu Kırmızı (GAK) sığırları özellikleri;
- Güç doğum kesinlikle yoktur.
- Yayılma alanı Kilis merkez olmak üzere, İçel’den Şanlıurfa’ya kadar olan Güney Anadolu Bölgesidir.
- Verim yönü kombinedir, öncelikli süt ve et verimi.
- Asil ve zarif görünümlü, boyun kısa, baş dik, cidago belirgin ve yüksektir.
- Hastalıklara çok dirençlidir.
- Bu ırkımız saf olarak bulunduğu için bugüne kadar suni tohumlama yapılmamıştır.
- Meme hastalıklarına karşı çok dayanıklıdır.
- Renk olarak, sarıdan kırmızıya ve kahverengiye kadar olan renklere rastlanmaktadır. En çok rastlanan renk sarımsı kırmızıdır.
- Makineli sağıma uygundur.
- Annelik içgüdüleri gelişmiştir.
- Üreme kabiliyetleri çok yüksektir. Her yıl bir buzağı alınır.
- Eş (son) düşürmeme olaylarına rastlanmaz.
- Buzağı kayıpları yok denecek kadar azdır.
- Veteriner masrafları yok denecek kadar azdır.
- Erkekleri iyi et verir. Eti yağsızdır. Leziz bir ete sahiptir.
- Karkas et randumanı %60
- Yaşam gücü %97,4
- Mera koşullarında yemsiz bu hayvanları beslemek mümkündür. Sadece kışın birkaç ay yem verilir. Holstein ve diğer hayvanlar gibi yem vererek beslendiğinde çok yüksek süt rakamlarına ulaşabilirler
- İğne, ilaç masrafları yok denecek kadar azdır.
- Doğum ağırlığı: Erkek: 18.5 - 35 kg, Dişi: 16 - 27.5 kg
- Laktasyon süt verimi kötü bakım beslemede meraya bağlı beslemede 5-7 tona yakın süt vermektedir
- Çok kaliteli; et, süt, peynir, yoğurt ve tereyağı olur.
- Kısa boynuzlara sahiptir.
- Tırnak rahatsızlıkları görülmez, tırnak direnci çok yüksektir
- Et kalitesi çok iyidir. Erkeleri Piedmontese sığırları gibi hörgüçlüdür.
- Kötü bakım, beslemeyle çok süt verebilmektedir.
- Sıcağa ve strese bu kadar dayanıklı başka bir sığır ırkı yoktur.
- Kan paraziti ve diğer salgın hastalıklara mükemmel derecede dayanıklıdır.
- Çok uzun ömürlüdür. (15-20 yaş)
Güney Anadolu Kırmızısında erkek danalarda et randımanı ve et verimi yüksektir. Yapılan ölçümlerde et randımanının %60 olduğu gözlemlenmiştir.
1952 yılında İsrail, Güney Anadolu sığırlarından Çukurova’dan satın alıp İsrail’e götürmek istemişlerdir. Bu düşünceyle Çukurova’ya gelmişlerdir. Yörükler ise İsraillilere Güney Anadolu Kırmızılarından damızlık satmak istememişlerdir. Bölgede ki yörükler şöyle demişlerdir: “Gavura damızlık vermek uğursuzluk getirir.” Şaşkına dönen Yahudiler bu işe çözümü milli duygularımızdan yararlanıp yalan söyleyerek bulmuşlardır. Yahudiler, Kore’de savaşan Türk askerlerine serum lazım olduğunu ve bu serumunun da Güney Anadolu Kırmızılarının kanından olacağını söylerler.
Türk askerlerine serum yapacaklarına yerel halkı inandırdıktan sonra Güney Anadolu sığırlarından satın alarak İsrail’e götürmüşlerdir. Gemiler dolusu damızlık sığır götüren İsrail Dünyanın en çok süt veren hayvanı İsrail Holsteinlerini geliştirmede Güney Anadolu Kırmızılarının genlerini kullanmışlardır. Bugün İsrail'de bizim sığırlarımızı saf olarak görmek mümkündür. Bu bilgiyi İsrail'e ziyarete giden bilim insanlarımızdan öğrenmiş bulunmaktayız.
Biz ise o yıllardan sonra ecnebi sığırı Holsteinlere, milli sığırlarımızı kurban etmişizdir. Holstein sığırlar ile devlet teşvikiyle melezlemeler yapılır. Üniversitelerimiz ve Tarım Bakanlığımız büyük sürüler halinde olan bu sığırı koruma altına almazlar. Şahsım olarak ilk defa 1991 yılında Bursa/Gemlik’te Asker Veteriner Hekimler Sempozyumunda Güney Anadolu Kırmızılarının korunması için karar çıkarttırdım. Binlerce veteriner hekimin imzası olan karar metnini; Cumhurbaşkanlığına, Başbakanlığa, Basına ve ilgili birimlere ulaştırdım. Ancak Tarım Bakanlığı 1995 yılında Adana’da Doğu Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nde Güney Anadolu Kırmızısını koruma altına almıştır. Bu sığırlar Doğu Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü'nde uzman bir ekip tarafından özveri ve titizlikle korunmaktadır.
Güney Anadolu Kırmızıları Şanlıurfa’da halk elinde, yerinde koruma projesi kapsamında 1000 adet civarında koruma altına alınmıştır. Bu projede yer alan çiftçilere ciddi proje destekleri sağlanmaktadır.
Hatay’da da az da olsa bu ırka rastlanmak mümkündür.
Güney Anadolu Kırmızısını, Holstein ile melezleyince kazancımız ne oldu? Ne yazık ki yerli bize ait hazine değerinde bu ırkı yok ettik. Türkiye’yi de yabancı sığır ırklarının çöplüğüne çevirdik.
Türk hayvancılığının dışa bağımlı içler acısı bu durumdan kurtulması için Güney Anadolu Kırmızılarının çoğaltılıp tekrar halka dağıtılması büyük önem taşımaktadır.
Bu ırkımızı yok oluşa getiren; devlet, üniversiteler, veteriner hekimler, zooteknistler, hayvan yetiştiricileri… hepimiz suçluyuz. Devlet eliyle kendi yerli sığırını yok eden bizden başka ülke daha yoktur. Kuran-ı Kerim’ de Bakara suresinde ismi geçen sarı sığır büyük ihtimalle Güney Anadolu Kırmızısıdır. Bu ırkı yok oluşun eşiğine getirdiğimiz için Allah bizi affetsin.
Osmanlı 2. Abdülhamit döneminde Güney Anadolu Kırmızısının Osmanlı topraklarının birçok noktasında çiftlikleri kurulup, ıslah yoluna gidilmiştir. O günün kıt imkanlarıyla 2. Abdülhamit Han bu ırka büyük önem vermiş ama 1950'li yıllardan sonra ecnebi ala sığırına (Holstein) yenik düşüp melezleyerek yok oluşun eşiğine getirilmiştir Güney Anadolu Kırmızısı.
Yabancı sığır ırkları hastalıklara karşı dirençsiz ayrıca da çok fazla buzağı ve anne ölümü gerçekleşmektedir.Yemsiz yabancı sığırları hayatta tutmak neredeyse mümkün değildir. Güney Anadolu Kırmızısı ise yemsiz bakılabilen çok kanaatkar bir hayvandır. Yemsiz yada az yemle sahibini memnun edecek verimleri ortaya koymaktadır. Yabancı sığır ırklarından meme ve diğer hastalıklardan çiftçilerimiz başını kaldıramaz hale gelmiş, veteriner masraflarının altından kalkamaz hale gelmiştir. Yabancı sığırlar ülkemize adapte olamamış hayvan kayıpları büyük rakamlara ulaşmıştır. Bu işin çözümü Güney Anadolu Kırmızısı sığırlarının çoğaltılıp ülke geneline yayılmasıdır. Güney Anadolu Kırmızılarını çoğaltıp yaymak ülke hayvancılığımızı şaha kaldıracaktır.
Sıcağa ve salgın hastalıklara dayanıklı olması bu ırkımızı Dünyanın geniş bir coğrafyasında diğer ırklara bir üstünlük sağlamasına sebeptir. Sonuç olarak Güney Anadolu Kırmızısı sığır sürülerimiz bugün mevcut olsaydı Afrika, Orta Doğu ülkeleri, Güney Amerika, Pakistan, Hindistan, Malezya, Avustralya gibi aşırı sıcak bir çok ülkeye ve tüm Dünya'ya bu sığır ırkımızın ihracatını yapabilirdik. Bu fırsatı tamamen kaçırmış değiliz ama işi iyice zora soktuk. Bu işi tekrar düzeltebilmemiz için zamana ihtiyacımız vardır. Güney Anadolu Kırmızısı sığırlarımıza bugüne kadar hiç seleksiyon çalışması yapılmamıştır. Güney Anadolu Kırmızısı ineklerinin gerçek süt verimlerinin üst sınırının ne olduğu tam olarak bilinmemektedir.
Yerli Güney Sarısı, Boz ırk, Doğu Anadolu Kırmızısı, yerli kara, zavot sığırı gibi yerli sığırlarımızı bir inci gibi koruyup gelecek kuşaklara ulaştırmamız gerekmektedir.
Saygılarımla
Veteriner Hekim
Cengiz Torun
03.01.2020